1870 – İtalya’nın Ancona şehrinin Chiaravalle kasabasında, devlet adamı bir babanın ve iyi eğitim almış zengin ve liberal bir annenin tek çocuğu olarak dünyaya gelir. Montessori’nin annesi katı bir disiplin anlayışına sahipti. Liberal düşünceli, aşırı dindar babası ise yeniliklere açık olmayan biriydi. Ancak jeolog, din ve bilim adamı Antonio Stoppani’nin yeğeni olması Maria Montessori’nin kendine güveni olan, güçlü bir kişilik geliştirmesinde etkili olur.
1882 – Ailesi ile birlikte Roma’ya taşınır.
1886 – Modern diller ve doğal bilimler okusa da, aklı matematikte olduğundan kendi isteği üzerine ve annesinin desteği ile önce sadece erkeklerin alındığı teknik okulda mühendislik okumaya başlar. Bu okulda okurken biyoloji onun tutkusu haline gelir ve bu tutku nedeniyle tıp okumaya karar verir. Annesi dışında herkesin karşı çıkmasına rağmen tıp fakültesine başvurur. O dönemde kadınlar tıp fakültesine kabul edilmemekteydiler.
1892 – Uzun süren ısrarları sonuç bulur, tıp fakültesine kabul edilir ve İtalya’ nın tıp fakültesinde okuyan ilk kadını ünvanını alır. Sırf bu özelliği dahi kendisinin ne kadar güçlü ve önder bir kadın olduğunu kanıtlayama yeterlidir.
Okul çevresinde pek çok engeli aşmak zorunda kalır. Kararlı ve inatçı kişiliği hayat deneyimi kazanmasında O’na fırsat verir ve daha sonra başka güçlükleri yenme duruşu edinir. Mücadelesi sadece dışarda insanlara karşı değil kendi kendisiyle de olur. Kokan cesetlerle çalışmak o kadar kolay olmaz. Tıp fakültesinde son iki yıl çocuk sağlığı ve psikiyatri dallarında eğitim alır ve bu konuda hastanelerde çalışır. Doktora çalışmasını psikiyatride yapar.
1896 – Birçok zorluğun üstesinden gelerek 105 üzerinden 100 puanla tıp fakültesini bitirerek İtalya’ nın ilk kadın doktoru olarak tarihe geçer.
1896’da Berlin ve 1900’de Londra’da iki kadın konferansında İtalya’yı temsil etmek için seçilir ve bu konferanslarda kadınlara iş hayatında eşit ücret için çağrı yapar. Bu arada eğitimi sırasında başladığı Üniversitenin Psikiyatri Kliniğindeki görevine devam eder ve burada özellikle çocuklar üzerine yoğunlaşır. Idiot çocukları büyük insanların koğuşundan ayırarak onlara özel bir bölüm hazırlatır ve kendi ismiyle anılan metodunun ilk tohumlarını burada atmaya başlar.
1897 – Roma Üniversitesi Tıp Fakültesin de gönüllü asistan olur.
1898 – Evlilik dışı olan oğlu Mario Montessori yi doğurur ve bunu o dönemin katı şartları yüzünden saklamak zorunda kalır. Annesi olduğunu söylemeyerek devamlı oğlunun ziyaretlerine gider. Daha sonraları yaşamın ilk yıllarında kaçırılanlardan söz ederken, “çocuklara başlangıçtan beri saygılı davranmalı” diyen; bunun için de annenin bebeğini emzirmesini savunan bu kadın, kendi çocuğunu doğumdan hemen sonra terk etmiş ve küçük oğlu Mario bir sütannenin yanında taşrada yetişmiş, daha sonra da bir yatılı okula gönderilmiştir.
Torino’da İtalyan Eğitim Bakanı’ nın da katılımının olduğu kongrede zihinsel engellilerin eğitimi üzerine bir konferans verir.
1899 – Torino’da ki kongreden sonra zihinsel engellilerin eğitimi için kurulmuş bir kuruluş olan Scuola Ortofrenica’nın yöneticiliğine getirilir. Bu görevi kabul etmesinin en büyük sebebi kendi ortaya attığı teorilerin gerçekliğini kanıtlamaktır ve öyle de olur. Unutulmuş, umut kesilmiş ve insandan çok bir eşya gibi davranılan idiot çocukları sevgi, ilgi ve en beceri ile eğitir, bu süre içinde kendi ürettiği materyallerle okuma yazma öğretir. Bu çocukları, 8 yaşındaki çocukların katıldığı, tüm İtalya’da yapılan bir sınava sokar ve asıl “mucize” yi burada gösterir. Montessori tarafından eğitilmiş idiot çocuklar, sadece sınavı geçmekle kalmaz, normal okullarda okuyan normal çocukların birçoğundan daha yüksek puan alır. Bu, “ilk Montessori mucizesi” olarak adlandırılır. Burada çalıştığı süre boyunca bu metodun sadece idiot çocuklar değil normal zeka seviyesine sahip çocuklar üzerinde de başarılı olacağını görür.
1901 – Tek oğlu Mario’nun babası olan iş arkadaşı psikiyatrist Prof. Montesano’nun birbirlerine verdikleri “birbirimizle evlenmeyeceksek başka kimseyle de evlenmeyeceğiz” sözünü bozup bir başkası ile evlenmesi üzerine çok acı çeker ve buradaki görevinden ayrılır. Maria Montessori tekrar üniversiteye dönerek felsefe ve psikoloji okumaya başlar.
1902 – İkinci Ulusal Eğitimciler Kongresi’nde “Zihinsel Engellilerin Sınıflandırılmasının Özel Eğitim Metodlarıyla İlişkisi” adlı konferans verir. Önce Seguin yöntemini sonra öğrenme yetersizliği olan çocukların yeteneklerini uyarmak için kendi geliştirdiği yöntemi anlatır.
1904 – Prof. Sergi’nin tavsiyesi ile Roma Üniversitesi Eğitim Enstitüsü’nde Tıp ve Doğa Bilimleri öğrencilerine seminerler verir. Roma Üniversitesi’nden antropoloji profesörü olur.
1903 – 1908 – Roma Üniversitesi Pedagoji Enstitüsünde dersler verir.
1907 – Roma’nın en kötü mahallelerinde oturan, okuma yazma bilmeyen asi çocukların eğitimi için “Casa dei Bambini” (Cocuklar Evi)’ ni kurar. Bu okul, bir ev projesinin çevresinde oturan asi çocukların inşaata zararını azaltmak için inşaat firması tarafından yapılması planlanmış ve çok küçük bir bütçe ayrılmış bir okuldur. Oysaki bu durum Montessori için yıllarca hazırladığı tohumlarını dikmek için tertemiz bir tarladan başka bir şey değildir. Heyecanla teklifi kabul eder. Çok güç ve yıpratıcı bir dönem başlamıştır. Ancak Montessori ürettiği günlük hayattan alınma materyaller, ilgi, alaka ve sevgi ile hem kendi metodunu geliştirir hem de ikinci bir mucize gerçekleştirir. Herkesin umudunu kesmiş olduğu bir çocuk grubu kısa zamanda 3-4 yaşında okuyup yazmaya, vahşiliklerinden kurtulup sosyalleşmeye, kendilerini, ailelerini ve çevrelerini güzelleştirmeye başlarlar. Çocuk evini kurduğunda düzenlediği küçük törende Maria Montessori yanındaki arkadaşına şöyle söylemekteydi “Bugün bu okulun açılışı pek fazla insanın ilgisini çekmiyor ama yakın zamanda çok kişinin ilgisi bu küçük okulda olacak.” Maria Montessori haklı çıkar ve bu okulun büyük başarısı kısa surede tüm dünyada ilgi bulmaya başlar. Tüm dünyadan eğitimciler bu metodu öğrenmek, yapılanları incelemek için bu küçük okula gelir. Zamanla birçok ülkede yavaş yavaş Montessori okulları açılmaya başlar.
1909 – Maria Montessori düşüncelerini ve yöntemini kitap halinde yayınlar. “Çocuk Yuvalarında Çocuk Eğitimi Üzerine Bilimsel Pedagoji Yöntemi”. Kitabı kısa zamanda yirminin üzerinde dile çevrilir. Gazeteciler, öğretmenler, doktorlar, din adamları, siyasetçiler ve devlet memurları “Montessori Metodu”nun pratikte nasıl olduğunu görmek için Roma’ya giderler. Tüm Batı Avrupa’da, ABD, Hindistan, Japonya, Çin, Avustralya ve Güney Amerika’da Montessori okulları ve dernekleri kurulur. Amerika’da Anaokulları Magazini Dergisi’nde Montessori metodunun doğruluğunu kanıtlayan makale yazılır.
1911 – Henry Holmas, G. Stanley Hall, Maria Montesori’nin kitabını İngilizceye çevirmek ister. Arjantin, Avustralya, St. Petersburg’da ilk Montessori sınıfları açılır.
1912 – Annesinin vefatı üzerine çok üzülür ve o günden sonra 20 sene siyahtan başka bir renk elbise giymez. Oğlu Mario, Maria Montessori’nin O’nun annesi olduğunu öğrenir ve Montessori oğlunu “yeğeni ve sekreteri” olarak, çıktığı tüm seyahatlerde yanına alır, ölümüne kadar onunla birlikte yaşar. İngiltere’de ilk Montessori okulu açılır. Montessori Yöntemi İngilizceye çevrilir.
1913 – Amerika’yı ilk ziyaretinin hemen arkasından Alexander GrahamBell ve eşi Montessori Eğitim Derneği’ni kurar. Montessori Yöntemini destekleyen diğer önemli kişiler arasında Thomas Alva Edison ve Helen Keller da vardır.
1914 – Montessori, birkaç yıllığına Amerika’ya taşınır ve bu süre zarfında tüm Avrupa’da “kişisel eğitim” adı altında birçok Montessori okulu açılır.
1915 – Tüm dünyanın dikkati bir kere daha Montessori Yöntemi’ne çevrilir. San Fransisco’da düzenlenen uluslararası bir sergide camdan bir sınıfın içinde çocuklar kendilerini çevreleyen onlarca insanın arasında hiçbir rahatsızlık duymadan yoğunlaşarak Montessori araçlarıyla çalışırlar.
1917 – İspanyol Hükümeti Maria Montessori’yi bir araştırma enstitüsü kurmak için davet eder.
1919 – Londra’da bir dizi öğretmen eğitimi dersini yönetir.
1922 – Kendi ülkesi İtalya’da eğitim müfettişliği yapmaya başlar. İtalya’da faşizm diktatörlüğünün gelmesine kadar serbestçe gelişen Montessori metodu, faşizmin 4 yaşından itibaren siyah gömlek giyilmesi, askeri silahlar ile askeri sistemde aynı tip iktidarın askerleri yetiştirilmesi ilkeleri ile ters düşer. Bu dönemde her öğretmen aynı zamanda faşist asker olarak bilinir ve bu yönde yemin etmeyenler işini kaybeder.
1923 – Almanya’da ilk Montessori Okulu açılır. Naziler, Berlin’de sevilmeyen yazarların kitapları ile birlikte tüm Montessori malzemelerini ve yayınlarını yakarlar. Montessori pedagojisi yanlıları ancak ellili yıllarda Batı Almanya’da tekrar işe başlayabilirler. On yıl sonra sayıları 34’e çıkar.
1924 – Mussolini’nin yönettiği Opera Montessori Kurumu’na başkan olur.
1925 – Almanya, Hollanda, İspanya, Fransa ve Avusturya arasında seyahatler yapar.
1934 – Mussolini faşizmine muhalefetten dolayı İtalya’dan ayrılmaya zorlanır ve Barselona’ya gider.
1936 – İspanyol iç savaşı çıkınca bir İngiliz kruvazörü tarafından kurtarılır. Aynı yıl evini Hollanda Laren’e taşır.
1938 – Hollanda’da Laden’de Montessori Öğretmen Eğitim Merkezini açar.
1939 – Hindistan’da Londra’da olduğu gibi öğretmen eğitimi hakkında bir dizi ders verir.
1940 – Hindistan 2. Dünya Savaşına girdiğinde, O ve oğlu Mario düşman yabancılar olarak gözaltına alınır. 2. Dünya Savaşı boyunca Montessori’nin Hindistan’dan ayrılmasına izin verilmez ve bu zamanı bebekleri araştırmak ve gözlemlemekle geçirir. Çok lisanlı eğitim konusunda araştırmalar yapar, 1000 civarında öğretmeni kendi metodu konusunda eğitir.
1946 – Hindistan’dan Hollanda’ya döner.
1947 – Londra’da Montessori Merkezi’ni kurar.
1950 – UNESCO konferansına katılır.
1949-1950-1951 – Barış adına yaptığı çalışmalar nedeniyle Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterilir.
1951 – Avusturya’da son kursunu yapar.
1952 – Noordwijk Zee de Dutch sahilindeki bir köyde arkadaşlarının sahip olduğu bir evin bahçesinde oğlu ve şef asistanı Mario ile Afrika’ya gidip gitmemeyi görüşüyorlardır. 80 yaşında olduğundan dolayı seyahat için oldukça güçsüz olduğunu, bir başkasının onun yerine gidebileceğini ve konferans verebileceğini söyler. Aradan bir saat geçince beyin kanaması geçirerek, çok sevdiği Dünya yıldızına gözlerini kapamıştır. Her zaman öldüğü yere gömülmek istediği için Hollanda’da Noordwijk Katolik Mezarlığına defnedilir.
Bir eğitim gönüllüsü olarak, dünyanın birçok ülkesinde konferanslar, eğitimler vermiş, yeni okullar ve öğretmen eğitim merkezleri açmış, kitaplar yazmış, bir yandan da çocukları gözlemleyerek kendi eğitimine devam etmiştir. Kendisini dünya vatandaşı olarak tanımlamış ve o şekilde de yaşamıştır. Dünya genelindeki çabalarının ürünü olarak metodu dünyanın birçok ülkesinde uygulanmaktadır. Ve arkasında kendisini yetişkinlerden çok daha iyi anlamış olan bir sürü çocuk bırakmıştır.
Facebook Comments